yazılacaklar, yapılacaklar... budapeşteden güven asa'ya oradan istanbula

28 Şubat 2016 Pazar
döndüm. yapılacaklar yazılacaklar okunacaklar... hepsi beni bekliyor. ben ne yapıyorum peki? salona gelip biraz atıştırıyor sonra hemen uykunun kollarına koşuyorum. çünkü fena yoruldum bir haftada; en son uçağa binerken çantamızdaki duş jeli vs sorun olunca iyice yorulduk; sinirlerimiz de yıprandı biraz ama sonra açtık minik şampanyamızı keyfimize baktık. 

en başta en çok kendimden etkilendiğim olayı yazayım; bilen bilir sinirli bağırıp çağıran huysuzun biriy-d-im ben; iki kere kontrolden geçmeme rağmen ve esasında o kalt.k polis çok da kibar değilken ve çöpü gösterirken duş jelini atmam için bağırıp çağırmadığım gibi kadına yanımdaki sevgili merve'yi bile sakinleştirmeye çalışıyordum; BEN. 
bunda en büyük payı ve teşekkürü hak eden kişi yönetici koçu Tunçel GÜLSOY. 
eh ben de kötü bir öğrenci değilim gibi:) ( değil mi sevgili koçum?) 
kontroller sıkı ve evet şehri düşündüğümde polislerin sürekli çelik yelekli olduğu geldi gözümün önüne; çelik yelek her daim giyilen bir şey değil. neyse, demem o ki uçağa minicik bir şişe içki dışında sıvı almıyorlar. çöpe atmamak için almayın yanınıza alırsanız da bağaja verin vs vs vs. 

budapeşte nereden çıktı? hiçç sadece ucuzdu bileti ondan. bu mevsimde giderseniz sıkı giyinin. ciddi soğuk budapeşte biz ilk gün aaa sıcakmış ya niye böyle dağ montuyla falan geldik ki diye düşünürken ertesi sabah amann iyi ki bu montlarla gelmişiz dedik. yağmurun altında saatlerce yürüdük tabii sonra güzel kırmızı şaraplarla ödüllendirdik kendimizi. 

budapeşte kolay bir şehir. uçaktan inince önce otobüs sonra metro ile deak meydanı yani şehrin merkezine geliyorsunuz. hostel çok. geceliği 10 - 11 euro paylaşımlı odalar elbette.  ben hostel mostel ayarlamadan bodoslama gittiğimden pasaport kuyruğunda büyük şansla tanıştığımız başat elimizden tutup lili ve beni şehrin merkezine götürmekle kalmadı; yahudi bölgesindeki lili'nin hosteline de sonrasında oraların en güzel barına da götürdü. eh ben de lili'nin hosteline attım çantayı. maverick lodge internetten bakın, yerinizi ayırın, benim gibi plansız gitmeyin. kahvaltı 4 euro yandaki restoranda veriliyor. gayet başarılı kahveler kruvasanlar sosisler deli gibi kahvaltı yapın saatlerce yürüyeceksiniz nasılsa. yok ben yürümem tur alırım derseniz 25 euro diyorlar ama 20 ye iniyorlar haberiniz olsun. ben 10 dedim, o kadar olmaz dediler. 

gulaş yedik. 5 euro. bazilika civarında. tabii 13 euroya da var. biz ucuz olsun dedik, lezzetliydi. yahni desek olacak gulaşa. et yemeği koyu kıvamlı patatesli falan bir yemek. damak çatlatır mı? yok, sadece ben gulaş yedim dersiniz, benim gibi:) 

ben normalde sosis falan yemem ama kardeşim bu avrupalılar sosisi güzel yapıyor yunana gittiğimde de sosis patates ve soğan yiyorum burada da hot doğ olayına girdim meksika italya ne varsa!... bu hafta roka salatasına talim edeceğim. 

budapeşte güvenli bir şehir. bir de sanırım biz sinagoga çok yakın bir sokakta kaldığımızdan ayrıca bir güvenliydi. gece her yer tıklım tıklım ciddi bir genç nüfus hostellerde kalıyor ve geziyor sokaklar dolu barlar dolu şarap evleri dolu. 

genel olarak orta avrupa insanı soğuk. ancak kesinlikle kaba değiller ve her sorunuzu yanıtlamaya çalışıyor yardımcı oluyorlar. odada bizden başka iki amerikalı kız daha vardı bir ara ya bir korkutsam şunları diye aklımdan geçmedi değil ama yapmadım. 

para birimi konusu zor biraz. ben gitmeden resmen bankadaki arkadaşımdan ders aldım ki bilirsiniz kafam basmaz matematiğe hesaba. paraları çevirdik forint denen macar parasına bol sıfırlı bir para. sonra ben kafam karıştıkça bu yeter mi deyip gösteriyordum kasadakilere bazan çok minik kuruşlar gösterdiğimi ikinci gün fark ettim:) bilmediğimizi anlasalar da kandırmaya çalışmadı kimse bizi fişlere baktık vs anladık tam da dönecekken. 

bu mevsimde seyahat iyi; biletler uygun hosteller uygun çok kalabalık değil yazın çok daha kalabalık olacağını tahmin etmek zor değil. 

kahve de hiç hayal kırıklığına uğramadım hep güzeldi kahveler. ve tabii canım biralar güzel kırmızı şaraplar. 

orta avrupa benim çok bayıldığım bir coğrafya olmadı. ben hala italyan ve yunan severim mesela bir florensa gibi etkilemedi beni budapeşte. ben yaza yine italya ispanya yunan hattından seçer bir yer dolanırım oralarda. 

ilk aklıma gelenler bunlar. bu hafta işim çok; sevgili irem uzunhasanoğlu kitabını yollayacak, onu okuyacağım. yönetici koçum ile sanırım bir seans daha yapacağız. bir film izlesem if istanbul'da... bitmedi değil mi hala? sabahları hostelden çıkmadan gazeteleri okuyordum memlekette olana bitene uzak kalmadım yani. 

az önce sızma zeytinyağımı baharatlı sızma yaptım. uzun zamandır güven asa sızma var mutfağımda biliyorsunuz; son partide yeşil ve siyah zeytin de vardı kutuda hatta bir de zeytinyağlı krem. 
,
hangi baharatlar? tane kişniş, kekik, pul biber, deniz tuzu (efsina marka) ve limon suyu 

güven asa zaten soğuk sıkım lezzetli bir sızma, sipariş için internet sayfalarını ziyaret edebilir ürünleri inceleyebilirsiniz. 


bir çay daha içeyim ben, bir hafta oldu çay içmeyeli 

gezi boyunca bize her konuda yardımcı olan budapeşte kahramanımız başat'a bir kez de buradan teşekkür edeyim.  seni istanbulda ağırlamaktan zevk duyacağım başat, bekliyoruz. sevgiler. 

hoş geldim 

aaa unutmadan bu yönetici koçluğu seansları ve yazısına da bodoslama daldım  ya ben şimdi onu da yönetici koçu tunçel gülsoy ile bir röportaj yaparak nedir, neden almalıyız yönetici koçluğu seanslarını ve tabii kimdir tunçel gülsoy hepsini soracağım sordum hatta yanıtlayınca da paylaşacağım sizinle. böyle böyle düzenli olmayı öğreneceğim belki de:) 



vize işlemleri için; venedik consulting

17 Şubat 2016 Çarşamba
vize işlemleriniz için; 

venedik consulting 


iletişim: 0 284 213 20 20 

*** 

bir bilet & bir çanta; yola çıkmaya yeter da artar bile:) 




budapeşte'ye bir bilet!

16 Şubat 2016 Salı
bir bilet nasıl değiştiriyor ruh halimi?! 

haftaya bir seyahate çıkıyorum sevgili gezgin blogger arkadaşlarım; sevgili canan bana ucuz uçak bileti bulmuş; '' budapeşte'ye gider misin?'' dedi; görmediğim her yer beni heyecanlandırır, giderim, dedim. 10 dakika içinde bileti almıştı. teşekkürler canan. 

bileti aldım, sigorta için memo'yu aradım; izin yazdım. bütün bunlar 1 saatte oldu bitti. şimdi budapeşte üzerine yazılanları okuyorum. tuna, paprika, longos, ada, nehir turu, gece hayatı, gulaş, palinka, kaz ciğeri ve daha bir çok şeyi öğrendim; bütün bunlar çok turistik handan, gel bak ne diyeceğim sana budapeşte hakkında bunların dışında diyenleri daha bir can kulağıyla dinleyeceğime söz veriyorum. 

***
bu dursun burada son zamanlarda neler keşfettiğimi anlatayım bir çırpıda:

öncelikle bir koçluk seansı hatta iki seans aldım hem de hiç beklemediğim bir anda! istanbul böyle bir şehir işte nerede ne yaşayacağınıza bazan karşılaşmalar karar veriyor. 

bu yönetici koçluğu seanslarını ben '' yazı / blog / hayat '' ekseninde aldım. sonra daha ayrıntılı yazacağım. şimdilik iki seanstan da inanılmaz keyif almakla beraber her bir seansın bende yarattığı pozitif değişim ve dönüşümleri '' güzelleştin mi sen'' sorusuyla aldığımı yazayım. siz de yazın bir kenara, ayrıntılar sonra. 

*** 

karaköy the bosnjak mutfak daha önce hem kahvaltı hem de köfte yemek için gittiğim bir yerdi. bu sefer etiler the bosnjak mutfak'a düşürdük yolumuzu. bir klasik bir de baharatlı köfte söyledik yanına tulum salata ve ayvar da tabii yalnız olmazdı bunlar şarabı da eksik etmedik. ben zaten 4 k sevdiğimde karar kıldığımdan ( kuzu pirzola, kuzu kaburga, köfte, kuru fasulye ) the bosnjak mutfak'ın baharatlı köftesine özellikle bayılmakla beraber tulum salatalarını da çıtır ve taze buldum. ayvar kırmızı biber ile yapılan bir meze / kahvaltılık; ne zaman yersen ye:) fiyatlar etiler kıvamında, fotoğraflar instagramda. 

köfte severlere tavsiye edebilirim. 

*** 

başka ne yaptım? kötü kedi şerafettin insan mıyız ulan biz, izledim; animasyonu çok başarılı senaryoyu az başarılı, çok küfürlü buldum. ikinci filmi bol esprili, kıvamında küfürlü /elbette şero küfredecek:) / tepeden istanbul animasyonları daha çok bekliyor ve istiyorum. 

*** 
sağlıktan yıkılan yemekler yapıyorum:) zeytinyağlı biber dolmasını bulgur ile yapacak kadar! tabii ki evde pirinç kalmamış olduğunu yazsam iyi olacak. roka salataları, bol yeşillik, bol peynir geçiyor günler. 

*** 

bir bilet! 

kırmızı saçlı kadın üzerine spoiler vermeden bir kaç cümle ettim

6 Şubat 2016 Cumartesi
kırmızı saçlı kadın, daha rafa çıkmadan iki gün öncesinden (tarihi yanlış biliyormuşum) kitapçıyı ısrarlı sorularımla bunalttım. neyse ki kitap çıktı da o da ben de rahat bir soluk aldık. 

kitap çıktı aldım attım çantama, gezdi benimle dün akşama kadar kahveci, iş yeri vs. 

orhan pamuk'u ben, cevdet bey ve oğulları romanından beri tanır, okurum. nobel aldıktan sonra bir kere daha okudum cevdet bey ve oğulları ve kara kitap'ı; en sevdiğim hala kara kitap romanıdır. 

adada yaşarken karşılaşmışlığımız da vardır:) hızlı konuşmasını, tarzını, tavrını sevdiğim bir adamdır orhan pamuk. 

peki, bu kırmızı saçlı kadın nasıl bir kitap? dün akşam sinema / ev seçeneklerinden ıslak halimle sinemadan bir keyif alamayacağımı fark edince rotayı eve çevirdim. elime aldım kitabı 3 sayfa okuyorum instagrama giriyorum, 5 sayfa okuyorum bir arkadaşımla konuşuyorum; kitabın içine giremiyorum. sanki başkası yazmış kitabı. allah allah ya bir şey var kitapta diye diye ilk 50 sayfayı okudum sanırım. sonra kahve yaptım kendime instagramı falan bıraktım bir köşeye ve girdim kitabın içine. 

* hızlı yazmış bu kitabı pamuk; kimi yerlerde hakikaten kötü cümleler var. eski röplerinden bildiğim kadarıyla kitaplarını çok güvendiği arkadaşlarına okutur öyle çıkarırmış hatta hangisi olduğunu unuttum ama bir kitabında mantık hatasını yakalayınca arkadaşlarından biri, kitabın çıkması gecikmiş. bunu kimseye okutmamış sanırım. 

* kitap çok katmanlı; baba oğul ilişkisi var, devletin kendini ''baba'' yerine koyması ya da insanların devlete böyle bir rol biçmeleri var, orhan pamuk'un yazmayı çok sevdiği kasaba halinin şehrin içinde kaybolma aşamaları var, var da var yani. farklı okumalara çok açık bir kitap. herkes kendi baktığı taraftan değerlendirecektir elbette kitabı. 

* kitaptan önce röportajları okumayın. benim gözüme çarpan ''silivri'' sözcüğü kitabın yarısındayken hay allah sonunu biliyorum ben bunun huzursuzluğu yarattı. gerçi kişi de ters köşeye yatırdı pamuk beni ama olsun siz yine de röportajları, hakkında yazılanları okumayın. bu yazıda spoiler yok devam edebilirsiniz okumaya:) 

* kadınlar ve onların birbirleriyle ilişkileri ya da çekişmeleri çok ilgisini çeken bir konu pamuk'un. bu kitapta enteresan kadın halleri okuyacağınızı söyleyeyim; o kadar da magazin yapayım:) 

* kitabın son 50 sayfasında hakikaten nefes nefese kaldım! kalktım evde sigara aradım, buldum yaktım; bitirdim kitabı  ve  hiç geri dönmeden tekrar okumaya girmeden her şeyi yerli yerine fırlatıp! bol rüyalı bir uykuya daldım ki bu kadar etkili bir 50 sayfadan sonra çok rüya göreceğimi biliyordum. 

* ilk defa bir erkek okuyunca kitap hakkında baba oğul ilişkisi hakkında ne diyecek diye okuru cinsiyetine göre ayıran bir soru belirdi kafamda. 

evet, akşam instagramda da kitabın altındaki yazımda bu kitabı pamuk'un istese 500 sayfa da yazabileceğini, yazdım. hala aynı fikirdeyim; kitap çok uzun da olabilirdi. kitabın sonunda neden olmadığını anlayacaksınız. 

şimdi ne okuyacağım ben bu etkili metinden sonra? 
en iyisi kitabın bahsettiği efsanelerden birini seçip okumak; böylece kitabın bir katmanına daha yaklaşmış olurum. 

son bir not; kızıl saçlarımı seviyorum ve sanırım hep kızıl kalacağım. 

kırmızı saçlı kadın 
orhan pamuk 
yapı kredi yayınları 
195 sayfa 
12 lira 



ada, bursa, güven asa zeytinyağları

2 Şubat 2016 Salı
handan'ın kaleminden / adada hayat idi 2 sene önce kadar blogun adı, sonra değiştirdim; adadan da taşındım istanbulun en kalabalık semtinde oturmaya başladım. ortalamam yok yani benim ya sessiz sakin ada ya da en keşmekeş semti istanbul'un. bunun ilişkilerim için farklı bir versiyonunu canan yazdı geçen gün ama onu size söylemem:) 

*** 

düzensiz aralıklarla adaya gidiyor arkadaşlarımı görüyor orada bir çay ay bira vakti gelmiş burada bir bira / midye / kroket sonra aaa gecenin sonunda kavurmalı kaşarlı deyip yemek/deniz/manzara hepsine gözümü ruhumu ve damağımı doyurup geri dönüyorum. bu kez dönmedim oradan ver elini bursa yaptık; güzel de oldu. annem bizi nefis bir sofra ile karşıladı sonrası zaten hep lezzet fırtınası! 

*** 

adada hiç bir şey değişmiyor. ne esnaf ne dükkanlar; en son bir gratis açılmış bir de karşıdan gelen bir marka adada tutmamış; kapatıp gitmişler. insanlar aynı (sadece herkes biraz yaşlanmış iki senede ) bunu düşünürken ben nasıl görünüyorum acaba diye düşünmedim değil, sordum da saçlarınız güzel olmuş / iyisiniz tepkileri aldım:) süperim ben, yaşlanmıyorum. 

*** 

neden yaşlanmıyorum? mutfağımdan sızma zeytinyağını eksik etmiyorum da ondan. dün güven asa sızma zeytinyağı ve zeytin gelince de değmeyin keyfime; güven asa iyi marka; soğuk sıkım erken hasat sızma da leziz; ben ne zeytinyağlılar yaparım şimdi bununla. bir fırsat yaratıp gömeç'e gitmeli ve tesislerini gezmeliyim. 

güven asa internet sitesi için tık tık 

*** 

evden eksik edilmeyecekler; sızma zeytinyağı, tane karabiber, yöresel peynirler, siyah ve yeşil zeytin, ekşi maya ekmek, mevsim sebze ve otları, su, filtre kahve, türk kahvesi, badem, ceviz, organik yumurta ve tavuk, ev yapımı yoğurt olmazsa organik yoğurt, bol bol roka maydonoz, kereviz, balık vb. bakın görün nasıl dinç ve genç ve ışıl ışıl olacaksınız. 

*** 

adada kalınacak yer; rota eylül otel: temiz düzgün küçük bir otel. internet sitesi için tık tık

*** 

size toparlama bir yazı yazdım. şimdi koşa koşa orhan pamuk'un yeni kitabını almaya, 

iyi haftalar